Eğitim sistemimizin gündemine proje okul kavramı 14 Mart 2014 tarihli 6528 sayılı kanunla girmiş ve 2016 yılında konuyla ilgili yönetmelik yayımlanmıştır. Resmi Gazetede yayınlanan yönetmeliğin amacı “Yurt içinde ve yurtdışında yerli veya yabancı kurum ve kuruluşlarla veya başka ülkelerle işbirliği anlaşmaları çerçevesinde kurulan ve ulusal veya uluslararası proje yürüten okul ve kurumlar ile belirli eğitim reformu ve programları uygulayan okulların proje okulu olarak belirlenmesi ve Bakan tarafından onaylanması, bu okul ve kurumlara yapılacak öğretmen atamaları, yönetici görevlendirmeleri ile bu kapsamda tanımlanan proje okullarının bünyesindeki ortaokullara öğrenci seçilmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir” [1] şeklinde açıklanmıştır.
Ancak geçen süre içinde proje okullar proje üretmek ve yürütmekten çok bu okullarda malum sendikanın ve hükümet yandaşlarının kadrolaştığı okullar olmaktan öteye gidememiş; ilgili yönetmeliğin ve uygulamanın öğretmenlerin özlük haklarının aleyhine işlemesine neden olmuşlardır. 2016-2017 eğitim öğretim yılında Türkiye genelinde 200 proje okulu bulunurken 2018-2019 eğitim öğretim yılında yalnızca İstanbul’daki proje okulların sayısı 209’a çıkmıştır. Türkiye genelinde yaklaşık 600 okul proje okul olmuştur. 2020-2021 Eğitim öğretim yılında bu sayının henüz kaç olduğu belli değildir.
Nitekim mevcut proje okulları yalnızca 1’er tane işe yarar bir projeyi bile gerçekten üretip uygulasaydı bu gün eğitimde ciddi bir başarıya ulaşmamız gerekirdi. Ancak amacın bu olmadığı uygulamalarla kısa sürede anlaşılmıştır.
Proje okullar çalışacağı öğretmeni seçeceği iddia edilen müdürlerin yandaş seçimleriyle kendi minik krallıklarına dönüştürülmüştür. Her okulda her öğretmenin en az 1 proje hazırlaması isteğiyle hiçbir işe yaramayan 10 Binlerce çöp yığını sözde proje sunulmuş, zaman ve emek israfından başka bir şey yaşanmamıştır. Öğretmenler ellerindeki imkânlarla (henüz yeteri düzeyde okuma yazma bilmeyen 8. sınıf öğrencileriyle, laboratuarı, atölyesi olmayan okullarla) internetten buldukları projeleri değiştire değiştire yalnızca “müdürle arayı iyi tutmak” adına boşuna uğraşlar vermişlerdir. Okullarımızın akademik başarılarında hiçbir katkısı olmayan bu proje okul uygulamalarının çalışma barışını bozduğu da açıkça müşahede edilmektedir.
Oysa her ilde en fazla 1 proje okul (il nüfusuna oranla birkaç da olabilir) uygulaması yapılıp, öğretmen seçimi okul müdürlerine; öğrenci seçimi de klasik yöntemlere bırakılmadan nitelikli birkaç proje okulu eğitim sistemimizi daha ileriye götürebilecekken kendi akademik başarısı 0 (sıfır) olan, torpille referansla müdür olmuş şahısların anlamsız baskılarına terk edilmiş bu uygulamanın başarılı olması mümkün değildir.
Bu çılgın kadrolaşma iştahı karşısında Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un da gücünü aşan bir duruma geldiğimizi görüyorum. Bu nedenle öğretmen arkadaşlarıma çok önemli bir görev düştüğüne inanıyorum. Hiç kimse proje hazırlamak zorunda değildir. Gerçekten imkan verilmişse ve işe yarayacağına inandığınız, eğitim sistemimize katkısı olacağını düşündüğünüz projeler varsa üretin, yönetin. Ancak size hiçbir imkan sunulmadan dostlar alışverişte görsün kabilinden proje üretmenizi istiyorlarsa yapmayın. Karşı çıkın. Proje bir görev değildir. Gönüllülük esasına göre yapılabilecek bir çalışmadır.
[1] 1 Eylül 2016 tarihli Resmi Gazete'de Milli Eğitim Bakanlığı Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumları Yönetmeliği