Melih Perçin tarafından hazırlanan bu eser daha önce 2001 yılında Melih Perçin’in başkanlığını yaptığı İstanbul Alperen Gençlik Ocakları tarafından yayınlanmıştı. Bu eser yeni mülakatlarda eklenerek tekrar basılmış bir eserdir. Eser 132 sayfadan oluşmaktadır. Eser ilki 1987 yılında sonuncusu 2008 yılında Muhsin Yazıcıoğlu ile 12 Eylül ile ilgili yapılan on bir mülakattan oluşmaktadır.
Eseri hazırlayan Melih Perçin Beyin de takdim kısmında ifade ettiği gibi toplumsal uzlaşı ve uyumun nasıl ortadan kalktığını tespit ve ders alınması için kaleme alınan bu eser, 12 Eylül günlerini en derinden yaşayan Muhsin Yazıcıoğlu’nun hatıralarından oluşmaktadır. Anarşi, kavga, işkence, idam ve en güzel günleri/hayalleri çalışan binlerce genç ile hatırladığımız bu dönem ile alakalı elimizde hatıra maalesef çok azdır. Yeni yeni hatıralar yazan dönemin tanıkları sayesinde dönemi daha iyi analiz etme imkânımız olmaktadır. Eser bu yönü ile de tarihe, bir döneme tanıklık etmesi açısından oldukça önemli bir eserdir.
Esere alınan ilk mülakat 1987 yılında Yeni Düşünce adına Muhsin Yazıcıoğlu ile yedi buçuk yıl hapiste kaldıktan sonra sıcağı sıcağına yapılan bir mülakat olması açısından önemlidir. Muhsin Yazıcıoğlu’na bu mülakatta özellikle hapishane ile ilgili sorular sorulmuştur. Özellikle İstiklal Marşı’nın zorla okutulması sorusu ve bu soruya Muhsin Yazıcıoğlu’nun vermiş olduğu : “ …Zorla İstiklal Marşı’nı söyletmek evet çok çirkindi. Bize zorla bir şey yaptırılamazdı, ama bu marş benim marşım, milletimin marşı… Yani korkunç bir çelişki yaşanıyordu. Bu işkencelerin bence en büyüğüydü” sözleri hapishanede yaşanan işkencelerin, sıkıntıların hangi boyutta olduğunu göstermesi açısından çok önemlidir.
Eserdeki ikini mülakat ise Tercüman Gazetesi için 1987 yılında Emin Pazarcı tarafından yapılmıştır. “İşte Mama Cehennemi” başlığıyla verilen bu mülakatta Muhsin Yazıcıoğlu altı yılı aşkın bir süre kaldığı Mamak cezaevinde yaşadıklarını anlatmıştır.
Eserdeki üçüncü mülakat yine Tercüman Gazetesi adına Osman Arkangil tarafından 1989 yılında yapılan mülakattır. Bu mülakatta da Muhsin Yazıcıoğlu sorguya götürüldüğü ilk günden Mamak cezaevinden çıktığı güne kadar yaşadıklarını anlatmıştır.
Eserdeki dördüncü mülakat Alper Gazi Giray tarafından 1988 yılında yapılan mülakattır. Eserdeki mülakatlar içerisinde en kapsamlı olan mülakatlardan birisidir. Bu mülakatta camia içerisindeki fikri bölünmenin başlaması, SOGEV’in kuruluş serüveni ve Mamak’da Ölüm orucunun sebepleri detaylı olarak Muhsin Yazıcıoğlu tarafından anlatılmıştır.
Eserdeki beşinci mülakatı 1988 yılında Bizim Ocak Dergisi tarafından yapılmıştır. Bu mülakatta en dikkat çeken hususlardan birisi Muhsin Yazıcıoğlu’na 12 Eylül hareketi nedir sorusuna Yazıcıoğlu’nun verdiği “12 Eylül bozulan menfaat düzeninin yeniden tesisi için yapılmıştır” cevabı 12 Eylül’ü özetleyen bir cümledir.
Eserdeki altıncı mülakat ise Alternatif Medya adına 2000 yılında yapılan mülakattır. Bu mülakatta 12 Eylül dönemi ile alakalı bilgilerin yanında Muhsin Yazıcıoğlu’nun şiirleri ve örnek aldığı dava adamları konusunda da bilgi sahibi oluyoruz.
Eserdeki yedinci mülakat ise Mag NTV dergisi adına 2000 yılında yapılan mülakattır. Bu mülakatta Muhsin Yazıcıoğlu’nun sokakları paylaşamadığı karşıt görüşlü gençlerle iki buçuk metrekare hücreyi nasıl paylaştıklarını anlatmıştır.
Eserin sekizinci mülakatı ise kitabı hazırlayan Melih Perçin Bey tarafından 2001 yılında Muhsin Yazıcıoğlu ile yapılan mülakattır. Kitaptaki en geniş mülakatlardan birisi olan bu mülakatta Muhsin Yazıcıoğlu’nun 12 Eylül döneminin yanında gençlere öğütleri, Alparslan Türkeş’in teslim olması, duruşmalara nasıl hazırlanıldığı gibi dönemi daha iyi anlamamızı sağlayan konular ile alakalı görüşlerini de öğrenmemizi sağlayacaktır.
Eserdeki dokuzuncu mülakat ise Nuriye Akman tarafından 2003 yılında yapılan mülakattır. Bu mülakatta 12 Eylül günlerini anlatan Yazıcıoğlu kendisine işkence yapan polisler ile alakalı detaylı bilgiler vermiştir. Yine Devlet sizi kullandı mı sorusuna Muhsin Yazıcıoğlu’nun verdiği “ kullanıldınız kelimesi ağır olur ama istismar edildiğimizi düşünüyorum” cevabı Yazıcıoğlu’nun döneme dair önemli açıklamalarından birisi olmuştur.
Eserindeki onuncu mülakat ise Hülya Okur tarafından 2007 yılında yapılan mülakattır. Bu mülakatta Yazıcıoğlu dönemi anlatırken günümüzdeki samimiyetsizlikten dem vurarak 12 Eylül’ün samimiyeti gelsin kavgaları gelmesin sözü ile 12 Eylül’den sonra camiada yaşanan dönüşümü anlatmıştır.
Eserdeki on birinci ve son mülakat ise Yazıcıoğlu’nun vefatından altı ay önce 2008 yılı Eylül ayında TRT’de yayınlanan Şahların Labirenti isimli belgesel için Muhsin Yazıcıoğlu ile yapılan mülakattır. Muhsin Yazıcıoğlu bu mülakatta 12 Eylül öncesi ve sonrası ile alakalı düşüncelerini detaylı olarak açıklamıştır.
Eser dil olarak sade ve bölümler şeklinde hazırlandığı için de çok kolay okunabilen bir eserdir. Dönemi merak edenler, dönemi yaşayan en önemli aktörlerden biri olan Muhsin Yazıcıoğlu’nun gözünden görmek isteyenler için mutlaka okunması gereken bu eseri herkese tavsiye ediyorum. Eserin 12 Eylül dönemini yaşayan büyüklerimizin de hatıralarını yayınlamalarına vesile olması dileğiyle…